"Dert anası merhaba. Benim bir kızım var. Üniversiteye hazırlanıyor. Hedefinde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü okumak ve akademisyen olmak var. Şimdiden her şeyi detaylarıyla hesaplamış. İleride bu alanda yurt dışında çalışmak istiyor. Buraya kadar her şey iyi gibi görünebilir ama kızım sınava çalışmak yüzünden tamamen yaşamdan soyutlandı. Doğru düzgün uyumuyor. Okula gitmeden önce sabah kahvaltı masasında bile test kitaplarını çözüyor 5 dakika boş zaman ayırmıyor kendisine. Yemeklerini odasında çalışarak yiyor. Bizimle sohbet bile etmiyor artık gündüz okul çıkışında okulda fazladan kalıp öğretmenlerine anlamadığı konuları soruyor öğretmenlerin numarasını almış yapamadığı soruları telefonda mesajla soruyor öğretmenlere. Şimdi 15 tatildeyiz ama kızım hiç dinlenmiyor. Haftasonu kardeşleri babası falan hep beraber dışarı çıkalım diyoruz gelmiyor bizimle zaman kaybı diyor. Bu sürede kaç test çözülür haberiniz varmı dedi babasına. Gezmekten geçtim yemek yemek uyumak bile ona göre zaman kaybı. Çok endişeliyim çocuğum hasta olacak diye ne yapmalıyım sizce."
Merhaba sevgili dertli dostum. Tabii üniversite sınavı yaklaşıyor. Ve öğrencilerin olduğu kadar ailelerin de konu hakkındaki gerginliği hat safhaya çıkmaya başlıyor. Bu süreçte genelde anneler çocuklarının olayı ciddiye almamasından, ders çalışmamasından şikayetçi olur. Seninki de tam aksi olmuş.
Sorarım sana ey dertli dost, şu anda kaç tane öğrencinin velisi, çocuklarının tam da senin bahsettiğin gibi ders çalışmasını isterdi ve bunun için acaba neler feda ederdi haberin var mı senin? Kimbilir senin şu yazıyı okuduğun anda kaç tane anne, sınava hazırlanmak yerine hunharca gezip dolaşan oğlunu veya kızını telefonla arayıp "Evladım neredesin? Sınava kaç gün kaldı, çabuk eve gel! Biraz ders çalış!" şeklinde monoglar yaşıyor.
Monolog diyorum, çünkü bu türlü konuşmalar genellikle annenin kızıp bağırıp, çağırması; çocuğun da anneyi dinleyip sessiz kalmasıyla sonuçlanıyor! Ve hiçbir sonuç getirmiyor. Çocuk bildiğini okuyor. Anne de sinir sahibi olduğuyla kalıyor. Hal böyle olunca bu monoglarda sinir katsayısı biraz daha artarak anne " Gözün kör olmasın senin hemi! Akşam baban gelsin ben sana yapacağımı bilirim! Yok telefon melefon sana! Komşuların çocukları dersten başını kaldırmıyor, sen de boyuna o serseri arkadaşlarınla takıl" cümlelerinden "Hay seni doğuracağıma taş doğuraydım!" cümlesine varan çeşitli serzenişlerde bulunabiliyor. Bunları şu anda yaşamadığın için haline şükret dostum. Çünkü bu cümlelerde örnek gösterilen "komşuların çocukları" tam da senin çocuğun oluyor bu konumda 😊
Öncelikle şunu ifade edeyim, kızın son derece sorumluluk sahibi bir birey. Hesabını yapmış, kararını vermiş ve hedefine doğru emin adımlarla ilerliyor. Ve elbette bu, kolay olmayacak. Tamamen bunun bilincinde olarak çalışmasını sürdürüyor. Dolayısıyla hiç üzülme, kızın seneye bu zamanlarda iyi bir üniversitede, istediği bölümü okumaya başlamış olacak ve sen de onunla gurur duyacaksın.
Ayrıca, buna da değinmeden edemeyeceğim ki, bu aşamada öğrenciler kararsız ve aklı çok karışık olur. Yeter ki üniversiteyi kazansın, hangi bölüm olursa olsun diyen öğrenci sayısı da az değildir. Senin kızının kendisi için bir gelecek planı yapmış olması, ne istediğini bilmesi de bir avantaj. Kaldı ki yalnızca üniversite planı değil, sonrası için de planlar yapmış. Baksana akademisyen olmaktan, ileride yurt dışında çalışmaktan bahsediyor. Sevgili dertli annemiz, takdir edersiniz ki, tüm bu planların meyveleri ağaçtan toplanmıyor. Kızının bunlara ulaşması için, yorucu bir süreçten geçmesi şart.
Seni anlıyorum tabii, bu kadar yoğun çalıştığı için kızınla eskisi kadar çok zaman geçiremiyorsun. Ve bırak zaman geçirmeyi, kızının yemek yemeyi bile zaman kaybı olarak görmesi seni endişelendiriyor. Aslında bu konuda çok haksız değilsin. Kızın hedefine odaklanırken, konuyu biraz abartmış durumda. Fakat bu mesele hakkında birlikte bir orta yol bulabilirsiniz.
Hasta olma konusuna gelince, bu konuda endişelenme. İnsan bünyesi dayanıklıdır. Çok çalışmak, bir hastalık sebebi değildir çoğu zaman. Ama kızın bu süreçte mümkün olduğunca dengeli beslenmeye, yeterince uyumaya önem versin. Bünyesi yorgun düşebilir. Bu konuda onu ikna etmek istersen, sınava az bir zaman kala bünyesinin zayıf düşmesini istemeyeceğini hatırlat ona. Evde yemeklerini hazırlarken de doğal, faydalı besinleri tercih et. Meraklanma, bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatacak kızın.
Sınavlara hazırlanmak, programlı çalışmayı gerektirir. Bu yapılan programların içerisinde, kişinin dinlenebileceği, kendisine zaman ayırabileceği boşluklar da vardır. Yani bir sınava hazırlanırken uyku haricinde kalan zamanlarda tamamen ders çalışmak, mantıklı bir durum değildir. Ancak senin bunu kızına söylemenin pek fayda edeceğini sanmıyorum. O yüzden bir öğretmeniyle görüşmen yararlı olabilir.
Kızının okulunda, onun sevdiği öğretmenlerden biriyle ya da sınıf öğretmeniyle görüşüp, endişelerini anlatabilirsin. Öğretmen, kızınla konuşurken, seninle görüştüğünü dile getirmeden, ona daha farklı bir çalışma programı yapabileceklerini söyleyebilir. Bizzat öğretmenin yapacağı bu çalışma programı, kızına dinlenebileceği zamanları da tanıyan daha hafif bir program olabilir. Kızın, bunları güvendiği bir öğretmeninden duyduğunda, kabul edecektir. Böylelikle hem planlı hem de daha rahat bir sınava hazırlanma süreci geçirecektir.
Bu konuda evde de yapacağınız bazı uygulamalar olabilir. Hafta sonları sizinle dışarı çıkmak istemiyorsa, onu zorlamanın alemi yok. Ama en azından yemek saatlerinde birbirinizin yüzünü görüp, sohbet edebilirsiniz. Çünkü yemek saatleri, tüm aile bireylerinin sofrada toplandığı özel zamanlardır. Bu zamanlarda aile bireyleri birbiriyle sohbet eder. Günlerinin nasıl geçtiğini anlatır. Bu sayede yemek, keyifli bir eyleme dönüşür. Bu keyifli saatlerde, sofrada test kitaplarının işi olmamalı bence! Veya kızın, ailenin hep birlikte yemek yiyeceği bir vakitte, yemeğini odasına alıp götürerek, orada tek başına yemek yememeli. Kendisiyle konuşarak, onu en azından bu konuda ikna edebilirsiniz.
Bu konuşmayı yaparken, emir verir gibi değil, sohbet eder gibi konuşmaya özen gösterin. Kendisiyle gurur duyduğunuzu, onun istediği üniversite bölümünü kazanacağına inandığınızı ve onu desteklediğinizi söyleyerek konuya başlayabilirsiniz. Fakat bu süreçte onun sağlığı için endişelendiğinizi, zaten sınavı kazanmak için gerekenleri yaptığını ve en azından yemek saatlerini birlikte hoşça sohbet ederek geçirebileceğinizi söyleyin mesela. Eğer bunu güzel bir üslupla dile getirirseniz, kızınızın buna hayır diyeceğini zannetmiyorum.
Onsuz yaptığınız hafta sonu gezintilerinden dönerken, dışarıdan kendisine sevdiği yiyecekleri alabilir veya zaman zaman küçük hediyeler getirerek onu ödüllendirebilirsiniz. Bu davranışlar, aranızdaki diyaloğun kopmasına engel olacağı gibi aile bağlarınızın her zaman güçlü kalması için de olumlu bir etken olacaktır.
Sevgili dertli dostum, dert anası olarak sana önerilerim şimdilik bu kadar. Unutma, bu yaşadıklarınız bir süreç ve kısa bir zamana kadar tamamlanacak. Bu süreç tamamlandığında kızının istediği üniversiteye ve bölüme yerleşmesini hep birlikte kutlayacak, kızın ileride bir akademisyen olduğunda ailesi olarak onunla hep gurur duyacaksınız. Şimdilik hoşçakalın ve kendinize çok iyi bakın. Okuyucularımız da sana olan önerilerini yorumlardan iletebilirler. Takipte kalmayı unutmayın dostlar.
Dertli dostum’u şu hesaplardan takip edebilirsiniz: Facebook - Twitter - Google+ – Instagram