-Alo, Hikmet Bey’in ofisi mi?
-Evet buyurun!
-Hikmet Bey orada mı?
-Hayır şu anda burada değil.
-Nerede acaba?
-Üniversiteye ders için gitti?
- Siz kimsiniz?
-Hikmet Bey’in yardımcısıyım.
-Asistan mısınız?
-Öyle de denebilir tabii.
-Yeni mi başladınız işe?
Bu tuhaf sorular Umay’ın sinirini bozmaya başlamıştı.
-Beyefendi siz kimsiniz?
Bu soru üzerine bir sessizlik oldu. Telefondaki adam için beklenmedik bir soruydu bu galiba. Derin bir nefes aldı bu esnada telefondaki adam.
-Şey, ben Hikmet Bey’in bir arkadaşıyım. Üniversiteden...
Umay daha ciddi bir ses tonuyla konuşmaya başlamıştı. Ve ona
kısa kesmesini telkin edercesine...
-Evet buyurun ne istemiştiniz?
-Şey, ben Hikmet’in yeni aldığı araştırmayı merak ettim de... Nasıl gidiyor acaba? Biraz anlatmıştı da bana.
Umay bir şeyler
döndüğünü fark etmişti. Profesör ona daha iş görüşmesindeyken araştırmadan
kimseye bahsetmemesini söylemişti. Bu
yüzden temkinli olmakta yarar vardı.
-Hikmet Bey’in üniversiteden arkadaşısınız değil mi?
-Evet evet, çok iyi arkadaşız biz. Bana geçen gün yeni
araştırma aldığını söylemişti de bir arayıp sorayım dedim nasıl gidiyor diye.
Ben de üniversitedeyim zaten şu an. Aynı
üniversitedeyiz yani...
-Hikmet Bey de şu an üniversitede. Niçin kendisine
sormuyorsunuz?
Adam bu cevabın
üzerine bir duraksamıştı. Belli ki böyle bir cevap beklemiyordu. Yine de
kıvırmaya çalışacaktı.
-Ya, Hikmet’in derste olduğunu sanıyorum ve ne zaman dersten
çıkar bilmiyorum.
Umay bu kadar
tutarsız ve basit bir numarayla ağzından laf alınacağını zanneden bu adama
iyice sinirlenmişti. Ağzının payını vermek istiyordu ama ya onu yanlış
anlıyorsa, ya gerçekten de profesörün yakın bir arkadaşıysa o zaman profesöre karşı hoş olmayacağını düşünüp, sakin kalmaya çalışıyordu. Hoş bu konuşmalardan herhangi
bir ciddiyet beklemiyordu. Hangi iyi niyetli arkadaş, özellikle adamın ofiste
olmadığı bir saatte arayıp da yaptığı araştırmayı sorsun ki...
Hikmet’in ofiste
ders programı çizelgesi asılıydı. Oturduğu koltuğun hemen yanındaki duvarın
boyası aşınmış kısmına bantla, özensizce, eğreti bir şekilde tutturulmuştu. O gün, günlerden çarşambaydı.
Saat ise, üç buçuktu. Çizelgeye baktı
Umay. Neyse ki dersler saatleri ve sınıf yerlerine kadar detaylarıyla
yazılmıştı. Bu çizelgeye göre Hikmet o saatte dersteydi. Ve çıkışına on beş
dakika kalmıştı.
-Hikmet Bey şu anda üçüncü sınıflar için ana binada A
koridor 36 numaralı sınıfta derste. Ve çıkmasına tam 15 dakika var.
Telefondaki adam, bu
kadar net bir cevap beklemiyordu. Şaşkındı ve şimdi durumu nasıl kıvıracağını
da bilmiyordu.
-Yaaa öyle mi çok teşekkür ederim. Yanlış anlamayın ben
arkadaşıyım onun öylesine bir arayayım diye... Hem araştırma için heyecanlıydı
kendisi o yüzden sormuştum ama...
Cümleleri
tamamlayamıyordu adam...
-Evet birazdan dersten çıktığında kendisiyle konuşursunuz.
-Teşekkürler dedi adam tam kapatacaktı telefonu Umay sordu.
-Kim aradı diyeyim Hikmet Bey’e?
-Şey sorun değil ben birazdan görürüm onu diyerek telefonu
Umay’ın yüzüne kapattı. Bu konuşma Umay’ın hiç ama hiç hoşuna gitmemişti...
Dertli dostum’u şu hesaplardan takip edebilirsiniz: Facebook - Twitter - Instagram