Merhaba arkadaşlar. Bugün kitap projemizin devamı ile karşınızdayız. Ancak başlarken ufak bir açıklama yapma gereği duydum. Çünkü daha önce sizlere hikayenin yalnızca giriş kısmını yayınlamıştık. Ve giriş kısmında konu tarihte başlamıştı. Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethi sonrası İstanbul'a dönüşü tasvir edilmiş ve aynı günün gecesinde Hafsa Sultan ile buluşmaları aktarılmıştı. Çünkü hikayemiz, tarihte Yavuz Sultan Selim dönemine dayanan bir sırrı içeriyor. Kaçıranlar bir önceki bölümü buradan okuyabilirler.
Ancak daha önce de ifade ettiğim üzere hikayenin büyük bir bölümü günümüzde geçecek. Kahramanlarımız bir tarih araştırması ile geçmişteki önemli bir sırrı aydınlatmaya çalışacaklar. Zaman zaman yine flash back'ler ile tarihe döneceğiz ve kurguya dair önemli ipuçlarını yakalamaya çalışacağız. Kurgunun bu kısmında ana karakterimiz yani Tarih araştırmasının baş kahramanlarından Umay ile tanışacaksınız. Yazının başındaki tarihten de anlayacağınız üzere bu bölüm, yakın zamanların İstanbul'unda geçiyor. Herkese keyifli okumalar dilerim.
1.BÖLÜM
İstanbul 2014
Şişli’deki tarihi
hastanenin kasvet dolu duvarları, son demlerindeki bir hastanın sarı çehresine
gömülen fersiz gözleri gibi cansız, soğuktu… Saat gece yarısını geçeli 2 saat
olmuştu. Bekleme salonundaki hastaların gözleri ağır ağır kapanırken,
hastanenin koridorlarından acı bir bebek ağlaması duyuluyordu.
Başını kaldırıp, koridorun ilerleyen kısmına baktığında "Yeni Doğan Ünitesi" yazısını gördü. Kendi yaşındaki arkadaşlarının boyundan büyük çocukları vardı. Kendisi ise, evlenip çoluğa çocuğa karışmak şöyle dursun, rahmini saran bu dertten kurtulabilme umudu ile gecenin bu vaktinde hastane köşelerindeydi…
Başını kaldırıp, koridorun ilerleyen kısmına baktığında "Yeni Doğan Ünitesi" yazısını gördü. Kendi yaşındaki arkadaşlarının boyundan büyük çocukları vardı. Kendisi ise, evlenip çoluğa çocuğa karışmak şöyle dursun, rahmini saran bu dertten kurtulabilme umudu ile gecenin bu vaktinde hastane köşelerindeydi…
MR çekim odasının kapısı her açıldığında etrafa, köhne han kapılarını andıran bir ağırlıkla, kulak tırmalayıcı bir gıcırtı yayılıyordu. Kapı açıldığında içeriden endişeli hastaların sorduğu sorular, MR cihazından gelen rahatsız edici sesler, çekim esnasında kendilerini hummalı bir klostrofobik etki ile kötü hissedip, ellerindeki düğmeye basan hastalar ve çekim ekibi arasındaki diyaloglar duyuluyordu. Çekim görevlileri,
-Sakin olun, derin nefes alın, çekimi şimdi durdurursak, baştan almak zorunda kalırız.
Şeklinde sözler sarf ederek hastalara telkinlerde bulunuyordu… Bu sesleri dinlerken elinde tuttuğu, az sonra çekim esnasında damarından verilecek olan ilacın şişesine bakıyordu Umay. Aynı zamanda sıkıldığını hissediyordu.
-Şu çekim bir an önce bitse de eve gitsem!
Umay, bu sıkıntılı haliyle bakışlarını karşı duvara çevirdiğinde gözlerinin içi gülümsedi bir an… Hastaneyi mesken tutmuş tekir renkli bir kedi, sanki oralar ondan sorulurmuş gibi bir havayla hastanenin içine doğru hızla ilerliyordu.
Tıbbi atıkların toplandığı çöp kutusuna doğru yaklaştı ve oradan bekleyen hastaların onunla ilgilenmeleri üzerine, aldığı ilgiden memnun, hastaların ayaklarına sürünüp, sırnaşmaya başladı. Bu manzara karşısında kayıtsız kalamazdı Umay. Çünkü çocukluğundan beridir kedilerle arasında hep özel bir iletişim olduğunu düşünürdü. Nerede bir kedi görse, sanki Umay'ı tanırlarmış gibi yanına gelirlerdi. Umay da hep davetsiz misafirleri için çantasında biraz kedi maması taşırdı.
Umay'ı gören kedi gözlerini ona dikmişti. Hatta ona doğru yürümeye başlamıştı bile. Umay kediyi yanına çağırınca, kedinin adımları daha da sıklaştı ve bir solukta Umay'ın oturduğu sandalyenin yanında buldu kendisini. Önüne mamalar konulunca kedinin keyfine diyecek yoktu.
Kedi mırıldayarak mamaları yerken, Umay keyifle onu izliyordu. Bu sırada MR çekim odasının kapısı bir kez daha açıldı ve adı söylendi:
- Umay Gündoğdu burada mı?
Umay heyecanla ayağa kalktı.
- Evet, buradayım.
- İçeri buyurun lütfen
Çekim sırası ona
gelmişti...
-Nihayet!
Hızlıca çekim odasına doğru yürüdü Umay. Odaya girdikten sonra dar ve kasvetli bir koridorda hemşireyle beraber yürüdü. Kendisinden önce çekimi yapılan hasta, hazırlanmış, dışarı çıkacak olmanın ferahlığını gözlerine taşıyarak, aceleyle kapıya doğru ilerlemekteydi.
- Darısı benim başıma
dedi içinden. Ve çekimin yapılacağı bölüme geldiler.
-Nihayet!
Hızlıca çekim odasına doğru yürüdü Umay. Odaya girdikten sonra dar ve kasvetli bir koridorda hemşireyle beraber yürüdü. Kendisinden önce çekimi yapılan hasta, hazırlanmış, dışarı çıkacak olmanın ferahlığını gözlerine taşıyarak, aceleyle kapıya doğru ilerlemekteydi.
- Darısı benim başıma
dedi içinden. Ve çekimin yapılacağı bölüme geldiler.
Gecenin o saatlerine değin çalışmaktan yorgun düşen gözleriyle hala gülümsemeye çalışan hemşire, ona üzerindeki tüm metal eşyaları çıkarmasını ve uzanmasını söylemişti.
Üzerinde metal bir eşya yoktu. Oldum olası takılardan nefret eder, gereksiz bulurdu. Bu haliyle türünün tek örneğiydi belki de...
Kıyafetlerinde de metal herhangi bir aksesuar yoktu. Bu nedenle hazırlanması uzun sürmeden, MR cihazının sedyesine uzandı.
Genç hemşire ona elini uzatmasını söyledi. Damar yolunu açıp, ilacı vermesi gerekiyordu. Bu sırada ona ilacın canını biraz yakabileceğini, sakin olup, derin nefes almasını söyledi.
Umay, gergin bir ses tonuyla şunu sordu:
-Bu ilaç herhangi bir fenalaşma hissi yaratır mı acaba? Tek başıma geldim. Bu yüzden soruyorum.
-Merak etmeyin, ilaç sadece rahminizdeki kitlelerin daha rahat görüntülenmesi için veriliyor. Herhangi bir fenalaşma hissi yaratmaz. Sadece kalkarken biraz başınız dönebilir. Eğer çekim esnasında korkuya kapılıp, kendinizi iyi hissetmezseniz bu düğmeye basabilirsiniz diyerek eline bir buton tutuşturdu.
Düğmeye basmak mı? Tabii ki hayır! Ölecek hali yoktu ya canım. Alt tarafı bir MR çekimi. Düğmeye bassa, çekim baştan alınır ve bu ruhunu boğan bu zulümkar gece bitmek bilmezdi mazallah!
- Çekim esnasında en sorunsuz hastanız olmaya söz veriyorum. Hem zaten alışkınım ben buna. Son birkaç yıldır bildiğin aynı terane...
Diyerek gülümsedi.
Hemşire Umay'ın rahat davranmasından hayli keyif almıştı. Çünkü buraya gelen hastalar genellikle aşırı endişeli olur, çekimler çok uzun sürerdi bu yüzden.
Hemşire çekim odasının
kapısını kapatıp, çıktı. Cihaz çalışmaya başlamıştı. Tüneli andıran bir boşluğun içerisine doğru
yavaş yavaş itiliyorken, cihazdan kulak tırmalayıcı sesler yükseliyordu.
- Bu hastanenin cihazları da amma eskidi canım! Değiştirseler ya şunları.
Son iki yıldır sürekli bu hastanede MR çekimine girdiğinden artık makinenin sesini özümsemişti. Ne zaman normal ne zaman anormal ses çıkardığını algılayabilecek duruma gelmişti.
- Şaka gibi
dedi kendi kendine Umay.
- Bu halde bile dalga geçecek bir şeyler bulabiliyorum ya helal olsun. diye düşündü.
Aslında makineden yükselen bu gürültüler, içinden yükselen seslerden daha güçlü değildi. Beyninin içindeki ses, ona hayatını sorgulamasını söylüyordu. 38 yaşındaydı. Ve yaşamında yolunda giden pek de fazla şey yoktu sanki.
İnsanlarla pek haşır neşir olmayı istemezdi. Çok az sayıda dostu vardı. Ve ona göre hayatın anlamı yalnızlık ve sessizlikti. Çünkü ne zaman hayatı çok kalabalık olsa mutlaka başına bir dert geliyordu. İnsanlar kötü ve riyakardı. Bu yüzden onlardan uzak kalmakta yarar vardı...
Kitap projesi Dert Anası'nın noter onaylı çalışmasıdır. Bölümlerin herhangi bir yerde izinsiz yayınlanması, kopyalanması, paylaşılması gibi durumlarda hukuki süreç başlatılacaktır.
- Bu hastanenin cihazları da amma eskidi canım! Değiştirseler ya şunları.
Son iki yıldır sürekli bu hastanede MR çekimine girdiğinden artık makinenin sesini özümsemişti. Ne zaman normal ne zaman anormal ses çıkardığını algılayabilecek duruma gelmişti.
- Şaka gibi
dedi kendi kendine Umay.
- Bu halde bile dalga geçecek bir şeyler bulabiliyorum ya helal olsun. diye düşündü.
Aslında makineden yükselen bu gürültüler, içinden yükselen seslerden daha güçlü değildi. Beyninin içindeki ses, ona hayatını sorgulamasını söylüyordu. 38 yaşındaydı. Ve yaşamında yolunda giden pek de fazla şey yoktu sanki.
İnsanlarla pek haşır neşir olmayı istemezdi. Çok az sayıda dostu vardı. Ve ona göre hayatın anlamı yalnızlık ve sessizlikti. Çünkü ne zaman hayatı çok kalabalık olsa mutlaka başına bir dert geliyordu. İnsanlar kötü ve riyakardı. Bu yüzden onlardan uzak kalmakta yarar vardı...
Kitap projesi Dert Anası'nın noter onaylı çalışmasıdır. Bölümlerin herhangi bir yerde izinsiz yayınlanması, kopyalanması, paylaşılması gibi durumlarda hukuki süreç başlatılacaktır.
Dertli dostum’u şu hesaplardan takip edebilirsiniz: Facebook - Twitter - Instagram