Kitap projesi Giriş Bölümü 2. Parça
Haziran 17, 2019
Akşam olmuştu. Has odanın balkonundan boğazı
seyreden Sultan Selim kazandığı zaferin tüm dünyaya ilan edilmesi için
İstanbul’un her yanında büyük eğlenceler tertip edilmesini emretmişti.
Gökyüzünde patlayan havai fişekler sarayın semalarında yükselirken, sanki
padişahın önünde diz kırıyor ve sonra boğazın sularında sönüyorlardı.
Sultan Selim bu muhteşem görüntüleri seyre dalmışken has odanın kapısı açıldı ve kapı ağası içeri girdi. Hünkârın arkasında durarak, başını öne eğdi.
Sultan Selim bu muhteşem görüntüleri seyre dalmışken has odanın kapısı açıldı ve kapı ağası içeri girdi. Hünkârın arkasında durarak, başını öne eğdi.
-Hünkârım, Haseki Ayşe Hafsa Sultan Hazretleri
geldiler. Sizi görmek isterler.
Hünkâr arkasına dönerek birkaç adım ilerledi
ve odanın ortasında durdu.
-Gelsin.
Kapı ağası hünkârın huzurundan ayrılırken geri
geri giderek kapıya vurdu. Kapı açıldı. Ağanın başı öne eğilmiş vaziyetteydi. Ellerini göğsünün alt kısmında birleştirmiş olan ağa, gözlerini asla yerden ayırmıyordu. Çünkü bu bir saray adetiydi. Sarayda çalışanlar sultanlar ile göz göze gelmek şöyle dursun, onlara herhangi bir şekilde göz ucuyla bile bakamazdı. Hele ki bu sultan heybetiyle yüreklere korku salan Yavuz Sultan Selim Han'ın haseki sultanı Ayşe Hafsa Sultan ise, kurallar daha da bir ehemmiyet kazanıyordu.
Ağa, bu kurallara fazlasıyla riayet ederek, başı önde eğili vaziyetteyken,
Ağa, bu kurallara fazlasıyla riayet ederek, başı önde eğili vaziyetteyken,
-Buyurun Sultanım
diyerek, sultanı içeri davet etti.
diyerek, sultanı içeri davet etti.
Bunun üzerine Hafsa Sultan'ın zarif yüzünün heyecanla kaplandığı gözlerden kaçmadı. Sultan içeri girerken, yeşil Hint kumaşından dikilmiş olan elbisesinin üzerindeki zümrüt taşların, altın iplikle yapılan işlemelerin ışıltısını tüm odaya yayıyordu. Ancak bütün bu görkemli yansımalar, sultanın güzelliğinden daha parlak değildi. Bembeyaz tenine sürdüğü yasemin kokuları, anlamlı bakan bal rengi gözlerinin buğusuna karışıyor, attığı her adımda asil bir sultan olduğunu hatırlatıyordu.
Kırım Hanının kızı, yedi iklimin sultanı, cihan padişahı, cümle kafirin adını duymakla bile titrediği, Yavuz Sultan Selim Han’ın göz bebeği, Şehzade Süleyman’ın annesi Ayşe Hafsa Sultan….
Hafsa Sultan ürkek adımlarla hünkârının yanına yaklaştı. Dizlerini kırarak eğildi ve hünkârın eteğine uzandı. Zarif parmaklarını uzattı, Sultan Selim Han’ın kırmızı renkli kaftanının eteğini tutarak, usulca dudaklarına götürdü sonra da başına koydu. Bir süre hünkârının önünde bu şekilde kaldıktan sonra Yavuz Sultan Selim, Hafsa Sultan’ın çenesine dokundu. Başını yukarı kaldırarak, o derin, buğulu gözlerinin içine baktı. Sonra ayağa kalkmasını işaret etti. Usulca sultanın yüzüne dokundu. O ince asil yüz, hünkârın bu hareketiyle birden aydınlandı. Yavuz Sultan Selim
-Benim ay yüzlü sultanım, nasılsın?
diye sordu.
Hafsa Sultan bu nazik
sualin üzerine, heyecandan sesi titreyerek,
-Sağlığınıza duacıyım
hünkârım. diyebildi.
Ve heyecandan sesinin kısılmasına izin vermeden, güçlükle devam edebildi.
- Sizden ayrıyken nasıl olunursa öyleydim Hünkarım.
Yavuz Sultan Selim'in, bu cevaba memnun olduğu yüzünden okunuyordu. Çünkü her ne kadar padişah da olsa, güçlü olmak şöyle dursun gücün kendisi de olsa, özlenmek, sevilmek, beklenmek her insanın arzu ettiği bir şeydi. Hafsa Sultan'ın ince, zarif ellerini tutup, gözlerinin içine baktı.
- Benim ay yüzlü sultanım, Allah'ın izniyle şanlı zaferler kazanarak döndüm işte. Buradayım.
dedi...
Hafsa Sultan, hünkarın bu sıcak tavrından cesaret alarak konuşmasını sürdürdü.
-Hünkarım, dile kolay. Tam iki yıl oldu siz gideli. Bu süre içerisinde sizin mutlak zaferlerle sağ salim dönerek, âli Osman’ın şanını daha da yüceltmeniz için dua etmeden geçirdiğim bir anım olmadı. Sizsiz geçen her anım benim için bir ateşten gömlek gibiydi hünkârım. Lakin çok şükür, büyük zaferlerle ve sağ salim döndünüz. Benim için bundan daha büyük bir mutluluk olamaz.
Ve heyecandan sesinin kısılmasına izin vermeden, güçlükle devam edebildi.
- Sizden ayrıyken nasıl olunursa öyleydim Hünkarım.
Yavuz Sultan Selim'in, bu cevaba memnun olduğu yüzünden okunuyordu. Çünkü her ne kadar padişah da olsa, güçlü olmak şöyle dursun gücün kendisi de olsa, özlenmek, sevilmek, beklenmek her insanın arzu ettiği bir şeydi. Hafsa Sultan'ın ince, zarif ellerini tutup, gözlerinin içine baktı.
- Benim ay yüzlü sultanım, Allah'ın izniyle şanlı zaferler kazanarak döndüm işte. Buradayım.
dedi...
Hafsa Sultan, hünkarın bu sıcak tavrından cesaret alarak konuşmasını sürdürdü.
-Hünkarım, dile kolay. Tam iki yıl oldu siz gideli. Bu süre içerisinde sizin mutlak zaferlerle sağ salim dönerek, âli Osman’ın şanını daha da yüceltmeniz için dua etmeden geçirdiğim bir anım olmadı. Sizsiz geçen her anım benim için bir ateşten gömlek gibiydi hünkârım. Lakin çok şükür, büyük zaferlerle ve sağ salim döndünüz. Benim için bundan daha büyük bir mutluluk olamaz.
Hünkârın her daim
çatık olan çehresi bu zarif sözlerle artık tamamen yumuşamıştı. Ve Hafsa Sultan’a bakarak, aşkla gülümsedi.
İşte o anda dudaklarından şu mısralar döküldü:
İşte o anda dudaklarından şu mısralar döküldü:
Merdüm-ü dideme bilmem ki ne füsun etti felek
Giryemi kıldı
füzun ekşimi hun etti felek
Şirler pençe-i
kahrımda dururken lerzan
Beni bir
gözleri ahuya zebun etti felek
Mısraları okuduktan sonra gözlerine inceden
bir hüzün değdi padişahın. Bu hüznün diğer adı aşktı ve aşk, dünyanın en
adaletli padişahıydı belki de… Hünkâra da, köleye de eşit muamele eder, ruh
taşıyan her varlığı ömründe bir kez olsun imtihanına tabi tutardı. Aşk, Sultan
Selim Han’ın da imtihanıydı. Kalbi atan her insan gibi o da sevmiş, pervane
misali yanacağını bile bile kendisini aşk mumunun alevinde küle çevirmeye razı
gelmişti…
DERT ANASININ NOTU: Yukarıda yayınlanan dörtlük, Yavuz Sultan Selim'in "Selimi" mahlasıyla yazmış olduğu yani orijinal olarak kendisine ait bir dörtlüktür. Yavuz Sultan Selim, Divan şiiriyle bizzat ilgilenirdi. Birçok şiiri vardı. Bu dörtlük, onun şiirleri arasında en ünlüsüdür. Hafsa Sultan'a yazdığı rivayet edilmektedir. Bu dörtlüğün günümüz Türkçesiyle anlamı şöyledir:
"Felek, bilmem ki benim göz bebeklerime nasıl bir büyü yaptı? Gözyaşlarımı arttırıp, hıçkırıklarımı kana buladı. Aslanlar benim kahrımın pençesinde titrerken, felek beni bir ahu gözlü güzele bağladı".
Bu arada ilk kısmı kaçıranlar buradan okuyabilirler. Bu çalışmamız haftada bir gün olmak üzere parça parça yayınlanmaya devam edecektir.
Kitap projesi Dert Anası'nın noter onaylı çalışmasıdır. Bölümlerin herhangi bir yerde izinsiz yayınlanması, kopyalanması, paylaşılması gibi durumlarda hukuki süreç başlatılacaktır.
DERT ANASININ NOTU: Yukarıda yayınlanan dörtlük, Yavuz Sultan Selim'in "Selimi" mahlasıyla yazmış olduğu yani orijinal olarak kendisine ait bir dörtlüktür. Yavuz Sultan Selim, Divan şiiriyle bizzat ilgilenirdi. Birçok şiiri vardı. Bu dörtlük, onun şiirleri arasında en ünlüsüdür. Hafsa Sultan'a yazdığı rivayet edilmektedir. Bu dörtlüğün günümüz Türkçesiyle anlamı şöyledir:
"Felek, bilmem ki benim göz bebeklerime nasıl bir büyü yaptı? Gözyaşlarımı arttırıp, hıçkırıklarımı kana buladı. Aslanlar benim kahrımın pençesinde titrerken, felek beni bir ahu gözlü güzele bağladı".
Bu arada ilk kısmı kaçıranlar buradan okuyabilirler. Bu çalışmamız haftada bir gün olmak üzere parça parça yayınlanmaya devam edecektir.
Kitap projesi Dert Anası'nın noter onaylı çalışmasıdır. Bölümlerin herhangi bir yerde izinsiz yayınlanması, kopyalanması, paylaşılması gibi durumlarda hukuki süreç başlatılacaktır.
Dertli dostum’u şu hesaplardan takip edebilirsiniz: Facebook - Twitter - Instagram
40 yorum
İkinci bölüm gelmiş . Çok beğendim . Padişah da olsan sevgi karşısında iki büklüm olur şair olup çıkarsın . Emeğinize sağlık . Tam destekle devam
YanıtlaSilEvet yayınladık 2. bölümü. Beğenmeniz beni çok sevindiriyor. Teşekkürler.
SilBen sizi gönülden kutluyorum, on parmağınızda on marifet başarılarınıza şapka çıkarıyorum. Kitap projesini ne olur devam ettirin, aylar önce yazdığınız Türk Edebiyatı üstadları ile ilgili yazılarınız gibi sona erdirmeyin. Akıcı anlatım çok hoş. Kahramanların gerçek hayatlarından alıntılar hikayeye baharat misali tat veriyor. Her ne kadar tarihe uzak bir toplum da olsak, herkesin anlayabileceği yalın bir dilde yazılan bu tip kitap projelerinin en azından okundukça anlı şanlı tarihimizden herkesin bir parça bilgisi olabileceği kanaatindeyim.
YanıtlaSilEllerinize sağlık.
Taner Bey merhaba. Olumlu tepkileriniz beni çok mutlu ediyor. Bu arada edebiyatçılarla ilgili yazılarımı sona erdirmedim. Bu aralar pek buralarla ilgilenemedik. O nedenle biraz ara vermiş oldum. Ara ara yine edebiyatçılar hakkındaki yazılarımı yayınlamaya devam edeceğim. Bu hikayem aslında tamamen tarihte geçmeyecek. Bu giriş kısmı ve tarihte başladı. Aslında konu günümüzdeki bir tarih araştırmasını içeriyor. Bir sonraki bölümde okuyacaksınız. Günümüzdeki karakterler bir tarih araştırmasını yürütecekler. Ellerindeki metinler birbirinden kopuk ve anlamsız gibi görünüyor. Ama konu Yavuz Sultan Selim dönemine bağlanacak. Ve ara ara bu tarih sahneleri ile geçmişteki olay hakkında bazı ip uçları verilecek. Çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için. Beğenmiş olmanıza çok sevindim.
SilBetimleyici özelliği çok yüksek olan ve okurken insanın gözünde canlanan kaliteli bir içerik okudum
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Sizlerden bu olumlu tepkileri almak çok güzel.
SilUzun süre görüşemeyince, kavuşamayınca aşk da büyür ve bu derin manalı şiirler çıkar ortaya. Şiir ne müthiş ama. Bu şiiri sultan olduğu için değil, aşık olduğu için yazdı...ama her aşık da böyle şiir yazamaz, background lazım...
YanıtlaSilEvet Yavuz Sultan Selim'in şiirleri meşhurdur. Aslında padişahların çoğu divan şiiri ile ilgilenmiş. Ve bir çoğunun yazdıkları şiirleri içeren divanları var. Yavuz Sultan Selim'in bu dörtlüğü en ünlüsüdür. Tabii her aşık yazamaz çünkü padişahlar bu konuda ciddi eğitim alırlarmış. Hatta hemen hepsinin bir şair musahibi varmış. Onlarla sohbet eder, şiirlerini geliştirirlermiş. Mesela Kanuni'nin çevresinde hep Baki gibi güçlü bir divan şairi vardı. Hatta Avusturya kapılarında seferde Kanuni öldüğünde bile Baki seferde onun yanındaydı. Kanuni mersiyesini yazdı orada. Çok teşekkür ederim yorumlarınız ve desteğiniz için.
SilYavuz Sultan Selim ile Hafsa Sultan sanki daha yeni tanışıyorlarmış gibi birbirlerine kur yapmaları harika olmuş, çok beğendim..🙂 Yavuz Sultan Selim'in aşk şiiri de güzelmiş,seni gidi Yavuz Sultan Selim senii..😊
YanıtlaSilYaa değil mi ama ne aşklar yaşanmış o saraylarda öyle. Ama bir o kadar da acılar çekmişler. Hani derler ya duvarların dili olsa da konuşsa. O sarayların duvarları bir dile gelse kim bilir neler anlatırlar. Çok teşekkürler yorumunuz için. 😊
SilAyy pek romantikti bu bölüm.çok iyi gidiyor 🤗
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Derya Hanım. Bir sonraki bölümde asıl karakterlerimizle tanışmaya başlıyoruz. Yine ara ara Flash Back'ler ile Yavuz'a döneceğiz tabii. Böyle güzel tepkileri almak gerçekten keyiflendirdi beni.
Silay ne güzel yaa ihtişam gözümde canlandı valla. film gibi gözümde, belgesel gibi. aşk da güzelmiş, şiir de, napcan işte padişah da olsan fark etmiyooo yavuzcuum :) iyi gidiyooo, ahu felek :) şiiri de iyi oturmuş bak :) hımmm bir kötülük gelecektir herhalde zamanla. hep böyle gitmeez hihihi :) kötü adam kötü kadın yok mu hihihi :)
YanıtlaSilDeep'çiimm beğenmene çok sevindim canım yaa. :) Senin gibi kitap kurdu bir arkadaşımızdan bu olumlu yorumları duymak gerçekten çok önemli benim için. Şimdi bir sonraki bölümde günümüze döneceğiz. Ana karakterimiz sahneye çıkacak. Tabii Yavuz her zaman baş konuğumuz. Arada tarihe dönüp olay hakkında fikir verecek bize. :)
SilBen de bu dörtlükle ilgili başka bir rivayeti anlatayım o vakit, izninizle :)
YanıtlaSil"Seven insan neylesin?
Hemen derdin söylesin!
Ya korkarsa neylesin?
Hiç korkmasın söylesin"
Yavuz Sultan Selim'in o meşhur dörtlüğünün ortaya çıkışı, ceylan gözlü bir Türkmen kızıyla yukarıda paylaştığım yazışmaya dayanıyor. Selim, Şam dolaylarında bulunduğu bir sırada, çadırının işleriyle ilgilenen bir Türkmen kızı ilk kez padişahı görür ve ilk görüşte meftun olur.
Aşkı öylesine derinleşir ki, bu durum için bir çıkış arar. Aşkla dolan yüreğinden aldığı cesaretle Sultan Selim'e şu notu yazar,
"Seven insan neylesin?"
Notu gören Selim de,
"Hemen derdin söylesin" diye bir not yazar ve diğer notun yanına bırakır. Türkmen kızı bu durum karşısında çok heyecanlanır ve yeni bir not yazar;
""Ya korkarsa neylesin?"
Yavuz,
"Hiç korkmasın söylesin" der. Tabii bir yandan da bu notları kimin yazdığını merak ettiğinden yazanı bulmaları için en yakınındakilere emir verir. Gözleri Türkmen kızının ahu gözlerine değdiği an Selim'in de yüreğine sevda düşer.
...Hemen evlilik hazırlıkları başlar ama Türkmen kızının aşkına kavuşma heyecanı yüreğine fazla gelir ve kavuşamadan kalbi bu heyecana yenik düşer.
"Merdüm-ü dideme bilmem ki ne füsun etti felek
Giryemi kıldı füzun ekşimi hun etti felek
Şirler pençe-i kahrımda dururken lerzan
Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek"
Rivayete göre bu dörtlük o Ahu gözlü Türkmen kızı için Selim'in dilinden dökülmüş ve bu sözleri Türkmen kızının mezar taşına yazdırmıştır.
Sevgili Gülhan, bu bölümü de çok beğendim. Özellikle akıcı bir yazım dili, akıcı bir üslupla hikayenin ilerlemesi keyifli bir okuma deneyimi sundu. Ayakta alkışlıyorum :) Sonraki bölümlerin epey heyecanlı ilerleyeceğini tahmin ediyorum. Kaleminize, yüreğinize sağlık. Sevgiler :)
Ne güzel anlatmışsınız ama çok beğendim. Yorum değil de keyifli bir blog yazısı tadında oldu sanki. Çoook teşekkür ederim zaman ayırıp bu hikayeyi bizlerle paylaştığınız için. Ben bu hikayeyi duymuştum. Profesör İskender Pala televizyonda anlatmıştı yanılmıyorsam. Hafsa Sultan'a yazdığı rivayeti var ama bu da var ve bu daha güçlü bir ihtimal. İlerleyen bölümde ana karakterlerimizle tanışacaksınız. Ve günümüze döneceğiz. Yine ara ara Yavuz Sultan Selim Flash Back'ler ile konuğumuz olacak. :) Kurgunun devamı hakkında fazla spoiler vermeyeyim şimdi :) :) Sizlerden bu olumlu yorumları duymak beni çok mutlu ediyor. Çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız. :)
Silİkinci bölüm çok güzel olmuş elinize sağlık :))
YanıtlaSilTeşekkür ederim beğenmenize sevindim. :)
SilSpam yorum geldi mi diye merak ettim tekrar uğradım 🤣🤣🤣
YanıtlaSilDerya Hanım birden kahkaha attım yorumunuza :):) Eli kulağındadır gelir diye tahmin etmekteyim. Zira bir yerlere fare gibi sinmiş izliyordur nasılsa. :) :)
SilMüthiş cümleler, hepsi gözümün önünde canlandı tüm detaylarıyla :)
YanıtlaSilBeğenmenize çok sevindim Esra Hanım. Çok teşekkürler. :)
SilSultan da olsa, şah da olsa hatta padişah da olsa insan sevmekten sevilmekten kaçamıyor maalesef. İkinci bölüm harika olmuş. tebrikler.
YanıtlaSilFatih Bey çok teşekkür ederim. :)
Silsüper takipteyim canım sevgiler...
YanıtlaSilBeğenmenize sevindim. Teşekkürler.
Sil2 bölüm arasında tarihi süre biraz uzun geldi bana...Süreye göre konu daha da uzatılabilir.Düşünceniz tarihsel kısa kesitler ise o da güzel....Ben çok başarılı buldum..Bağlar harika...
YanıtlaSilKaleminize yüreğinize sağlık ..Allah yüzünüze gülsün sevgiler
Sibel Hanım, iki bölüm arasında yalnızca gündüz gece farkı var. İlk bölümde padişah seferden dönüyordu. Vakit gündüzdü. Bu bölümde aynı günün gecesi anlatılıyor. Ayrıca konunun bu kısmı tarihten flash back'ler ile anlatılıyor. Asıl olay günümüzde geçecek. Ara ara tarihe dönülüp, olay hakkında bazı ip uçları verilecek. Konu ilerledikçe daha iyi göreceksiniz. Teşekkürler yorumunuz içim.
Silİkinci bölümde heyecanla okuduğum bölüm oldu. Bunun kitaba çevrilmesinin şart olduğunu düşünüyorum. Harikasın Gülhan’cım.
YanıtlaSilTeşekkür ederim Seyhancıım. Evet böyle yayınlayalım önce daha sonra kitaba dönüştürme fikrim var. Bu biraz eski gazetelerde yayınlanan arkası yarın roman mantığında olacak. Bunu canlandırmak istedim açıkçası. Sizlerden de böyle olumlu tepkiler almak çok mutlu ediyor beni. Çok sağ ol canımcım.
Silİlk bölümü de ikinci bölümü de yeni okudum çok güzel olmuş tebrikler.
YanıtlaSilhttps://www.blogemircan.com sitemi ziyarete sizi de beklerim :)
Beğenmenize sevindim. Teşekkürler. Elbette ben de ziyaret ederim bloğunuzu.
SilŞimdi okudum iki kısmı da su gibi gitti :) Akıcı, hoş bir kalemin varmış muhteşem yüzyılı anımsattı biraz bakalım devamı nasıl, eline sağlık :)
YanıtlaSilDevamı daha farklı ilerleyecek bu sadece tarihte geçen flash back'ti. Teşekkürler. Beğenmenize sevindim.
SilÇok güzel devam ediyor, anlatımınız adeta bizi o ana götürüyor. Zafer için kutsal çileler çekilmiş devamını bekliyor olacağım teşekkürler.
YanıtlaSilDevamı birkaç güne geliyor Erhan Bey. Beğenmenize çok sevindim. Teşekkürler.
SilSelim bir yanlış anlaşılma yüzünden padişah oldu ya be ama oldu işte hikayeler güzel ama dikkat edin yarın bir gün ders olarak okutulabilir :)
YanıtlaSilTeşekkürler Engin Bey.
SilGerçekten kendimi geçmişte hissettim. Çok nefis bir anlatımın var Gülhan kızım. Tabii ki romana dönüştürülecek nitelikte. Emeğine sağlık. Sevgilerimle...
YanıtlaSilBeğenmenize gerçekten çok sevindim. :) Bu proje zaten bir roman olarak tasarlandı. Tarihteki bölümler aslında flash back. Ve ana konuyla yani Umay'ın macerasıyla ilgili bazı ip uçlarını içeriyor. Haftada bir bölüm yayınlıyorum. Sizlerden güzel yorumlar almak beni mutlu ediyor. Çok teşekkür ederim. Sevgiyle kalın. :)
Sil