Kitap Projesi 3. Bölüm 2. Parça

Ağustos 24, 2019



  Profesör, kendinden emin bir tavırla, 
- O belgelere hiç gerek yok
  diyerek Umay’a  zarfı kaldırmasını işaret etti. 
-Anlaşıldığı kadarıyla tarihi araştırmaları seviyorsun. Birçok araştırmada da görev aldığın zaten tavrından belli. Tek bir şey soracağım, daha önce görev yaptığın araştırmalar hangi yüzyıllara aitti. Hani bilirsin eski yazıların stilleri yüzyıllara göre farklılık gösterir.
-Tabii yüzyıllara göre bu yazıların birçok türü vardır. Ben daha önce 13. Yüzyıldan başlayarak sırasıyla 18. Yüzyıllara kadar olan birçok araştırmada görev yaptım. Yani bahsettiğiniz yazıların büyük bir çoğunluğunu okuyabiliyorum. Matbu harflerden el yazmalarına hatta siyakat yazısına kadar hepsini okuyabiliyorum.
Çünkü  son görev aldığım çalışma Osmanlı devletinin tapuları ve maliye işleri hakkındaydı. Siyakat yazıları hakkında o araştırmada daha da ustalaşmıştım.
-Öyleyse çok iyi. Çünkü yapacağımız çalışmada bu yazıların hemen hepsine ait belgeler var elimizde. Ayrıca şunu da belirteyim ki, benim için önemli olan şey güvendir. Eğer siz güvenilir ve sözünün eri biri değilseniz, dünyanın en ünlü üniversitelerinde yapılan araştırmalarda görev almış olsanız bile fayda etmez. Bu sebeple ben, çalışacağım kişilerin getirdiği belgelere değil, samimiyetine ve dürüstlüğüne bakarım.

 Umay bu cümleleri duyduğunda içi öyle bir rahatlamıştı ki kalkıp ofisin ortasında dans etmek istiyordu sevincinden. Galiba alınıyordu işe. 
 Profesör gülümseyerek konuşmasına devam ediyordu.
 -Hele ki kedim Pertev asistan adayımı  sevdiyse ki, bu en büyük sınavımdır, Pertev öyle kolay kolay kimselerin kucağına gidip oturmaz, bu durumda işe başlamaya hazırsınız demektir. Yeni işiniz hayırlı olsun.

   Profesör Umay’a elini uzattı. Umay profesörün elini tutup sıkarken, sevinç çığlıkları atmamak için kendisini zor tutuyordu.

-Çok teşekkür ederim Hocam

  Profesörün de neşesi yerine gelmişti. Ofise yeni geldiğinde üzerine çöken yorgun görüntü artık yoktu.  Güven veren bir ses tonuyla, düzgün cümleler kurarak, ağır ağır konuşmaya devam ediyordu.

 -Size kısaca biraz bu araştırmadan bahsedeyim. Elimde Yavuz Sultan Selim Dönemine ait olan çok sayıda belge var. Belgelerin büyük bir çoğunluğu 15. ve 16. Yüzyıl yazı stiline ait. Fakat aralarından ilerleyen dönemlere ait matbu metinler de çıkıyor. Hatta az önce sözünü ettiğin siyakat yazısı türünde 16. Yüzyıla ait yazılar da var. Yani hepsi aynı dönemde kaleme alınmamış gibi görünüyor.

- Öyle mi çok ilginç gerçekten. Merakımı mazur görürseniz, bu belgelere nasıl ulaştınız acaba?

Profesör de tam bunu anlatmaya başlamak üzereydi zaten

-Geçenlerde Anadolu yakasına işim düştüğünde, sahafçılara uğradım. Alacağım kitaplar vardı. Kadıköy’deki bir sahafçının elindeydi bu belgeler. Ve bunlardan kurtulmak için can atıyordu. Çünkü ne yazdığını bilmiyor ve bu eski püskü yazılar kimin ne işine yarar ki? Diye düşünüyordu.
-Yaa, peki sahafçıya nereden gelmiş bu belgeler
-Ona da bu belgeleri ölen bir yaşlı kadının evini boşaltan kimseler getirmişler. Kadının kimi kimsesi yokmuş herhalde. Ölümünden sonra evini boşaltmışlar.  Bu belgeleri öyle bulmuşlar. Tabii onlar da üzerinde ne yazdığını bilmiyordu muhtemelen ve para eder umuduyla sahafçıya getirmişler. Sahafçı da para ödememiş bunlara. Kim alır ki bunları diye düşünmüş.Onları getiren kimseler de kağıt yığınını öylece bırakıp gitmişler.

  Umay yakalandığı yağmurdan sonra kurumaya başlayan saçlarının önünden düşen saç tutamını gözünden kaldırmaya çalışırken ciddiyetle bu ilginç belgelerin hikayesini dinliyordu.

-Ne tuhaf bir hikayesi varmış bu belgelerin
- Evet oldukça tuhaf. Orada kağıt yığınını görünce birkaç tane aradan çekip inceledim. İçlerinde saraya ait olduğunu düşündüğüm bazı yazışmalar vardı. Bazıları Mısır eyaletine gönderilmiş. Bazıları Mısır’dan yazılmış. Yavuz Sultan Selim’den bahsediyor bazıları. Tabii devlet meselelerini anlatan belgeler değil hepsi ama yine de ilgimi çekti. Birbirinden kopuk ve bağımsız metinler büyük bir çoğunluğu. Fakat içimden bir ses bunların önemli olduğunu söyledi ve belgeleri aldım. Hem de tek kuruş ödemeden. Çünkü sahafçının zaten küçük olan dükkanının içini kaplıyorlardı. Ve az sonra onları çöpe atacaktı. Benden ücret istemeden verdi hepsini.

-Çöpe mi atacaktı! İçinde ne yazdığını bilmiyor ya önemli olsalar! Ya önemli tarihi belgelerse, bu insanlar neden bu kadar düşüncesiz olur hiç anlamam.

-Haklısın. Ben de bu konularda  insanları anlamakta zorlanıyorum
 dedi Hikmet Bey ve konunun asıl önemli noktasına gelmişcesine bir ciddiyet ile devam etti

- Bu araştırmada size vereceğim görev, bu belgelerin hepsini tek tek çevirmenizdir. Çeviriyi yaptıktan sonra bilgisayarda buna ait bir dosya açıp, belge sırasıyla kaydetmeyi unutmayın. Okuduğunuz belgelerin belli bir sıralaması olsun. Hepsine bir sıra numarası vermelisiniz. Ve okunanları ayrı bir yerde sırasıyla tutmalısınız. Öyle ki ben ekranda çevirisini okuduğum belgeyi, buradan bulabileyim. Çünkü siz çeviriyi yaptıktan sonra ben belgeler üzerinde çalışacağım.

-Tabii ben düzenli çalışırım zaten. Endişe etmeyin bunun için
-Yalnız Umay Hanım, sizden tek bir ricam var. Bu çevireceğiniz metinlerden hiç kimseye bahsetmeyin lütfen. Çünkü bu araştırmanın şimdilik gizli kalmasını istiyorum.
-Elbette

 Umay arkadaşlarını ve ailesini düşündü. Çevresinde yaptığı araştırmalarla ilgilenen kimse yoktu ki  anlatsın.  Muhtemelen anlatsa da dinlemezlerdi zaten. En yakın arkadaşı Ada’ya bu sahafçıdan alınan tarihi belgeleri anlattığını ve alacağı cevabı hayal etti birden.

“Amaan Umay, içime fenalık getirdin başlayacağım şimdi şu küflenmiş kağıtlarına sus, yeter!”

  Derdi kesin.  Akademik çevrelerden de görüştüğü bir kimse yoktu. O yüzden profesörün içi rahat olsundu canım. Emin olsun, çevresinde bu araştırmaları ciddiye alacak tek bir kimse dahi yoktu. Yalnız profesör bu gizlilik konusuna gerçekten de önem veriyordu galiba. Konu hakkında konuşmaya devam ediyordu çünkü.

-Kimilerine göre birbirinden bağımsız bu metinleri çevirmeye uğraşmam, buna zaman harcamam "saçma" olarak görülecektir. Bazıları da bunlara deli saçması derken bir yandan da detaylarıyla ilgilenir ki bunu da hiç sevmem.  Yaptığım bir araştırmayı dışarıya sununcaya kadar, onun bende saklı kalmasını isterim.

-Haklısınız

-Biliyor musunuz,  ben hayatta hiçbir şeyin tesadüf olduğuna inanmam. Bu belgeler elime geçtiyse, bunun bir nedeni var ve bu araştırma ile büyük bir sırrı aydınlatacağıma inanıyorum. Belgeleri incelemeye başladığınız zaman siz de göreceksiniz ki, sanki bir şifre ile yazılmış gibi görünüyorlar. Öyle ki sanki büyük bir sır, anlaşılmasın diye özenle yazılmışlar. Bazı metinler üzerinde yoğunlaşarak ebced hesabından, tarih düşürmeye kadar her şeyi denedim ama çok iyi korunmuşlar. Bu denemelerim maalesef başarısız oldu. Bu sebeple günlerdir uykusuzum ama umut ediyorum ki, bu sır her ne ise bunu birlikte keşfedeceğiz. Tabii önce metinleri tamamen çevirmemiz gerekiyor

   Umay bu yeni işinden daha şimdiden etkilenmiş görünüyordu.

-Gerçekten çok heyecan verici bir araştırma olacağa benziyor. Hani şöyle esrarengiz romanlarda okuduğumuz gibi… Bu araştırmanın bir parçası olmak beni çok mutlu edecek.

  O esnada profesör konuşma sürerken bir yandan masasında yazarak imzaladığı çeki Umay’a uzattı.

 -Bu, çalışma ücretinizin bir kısmı. Gerisini çalışmanız devam ettikçe, parça parça vereceğim

   Umay çekin üzerindeki miktarı gördü ve gözleri faltaşı gibi açıldı. Bir an için Profesörün miktarı yanlış yazdığını düşündü. Çünkü bugüne dek çalıştığı hiçbir görevden, bu kadar yüksek bir ücret almamıştı. Üstelik profesör bunun, ücretin sadece bir kısmı olduğunu devamının geleceğini söylemişti.   Yok yok, kesin bir yanlışlık olmalıydı. Sesi titreyerek ve çekinerek
 -Sanırım çeki yazarken bir hata yaptınız. Burada çok yüksek bir meblağ yazıyor.
 - Hayır bir yanlışlık yok. İçiniz rahat olsun. Hemen bozdurup, kullanacağınız şekilde yazdım.

-Yani çok teşekkür ederim gerçekten. 

 Diyordu Umay büyük bir memnuniyetle. Daha işe bile başlamış sayılmazdı ki. Profesör ona yüklü bir ödeme yapmıştı. Bu tür işlerde genellikle başlarken ilk anda ödeme yapılmazdı. Ancak araştırma belli bir seviye ilerledikten sonra ödeme yaparlardı ama... Hem bu rakam, sıradan çalışanların neredeyse üç, dört ayda alacağı bir maaş gibiydi. Umay’ın aklından hemen, üç aydır ödeyemediği ev kirası geçti. Bu parayla ev sahibine borcunu öder ve hatta birkaç aylık kirayı da önceden gönderebilirdi. Birikmiş faturaları ödemeye de yeterdi bu para…

 Profesör Umay’ın para konusundaki şaşkınlığını anlamış, bir açıklama yapma gereği duymuştu.
-Umay Hanım, ben asistanlarımın iyi koşullarda çalışmasını isterim. Hiç kimse bir diğer kimsenin işini üç beş kuruş karşılığında, karın tokluğuna yapmak zorunda değil. Bu araştırma için yardıma ihtiyaç duyduysam, karşılığını da fazlasıyla ödemem gerekir. Hem bu araştırmanın gerçekten büyük bir sırrı aydınlatacağını hissediyorum. Büyük bir araştırmanın ücreti de büyük olmalı değil mi. Lütfen içiniz ferah olsun. Gönül rahatlığıyla harcayın. Ben arada size ödeme yapmaya devam edeceğim.
-Hocam, gerçekten teşekkür ederim. Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum. Ve bu araştırmayı da layıkıyla yürüteceğimden emin olun
    -Eminim zaten Umay  Hanım.
 Diyerek tekrar elini sıktı Profesör.
-Umay Hanım,  yarın sabah saat 10 civarında gelip, çalışmaya başlayabilirsiniz. Şu sıralar ofiste kaldığım için, daha erken saatlerde uyandırılmak istemiyorum. Bu sebeple saat 10 gibi gelip çalışmaya başlar, akşam saat 5 civarlarında da paydos edersiniz.  Ofiste kaldığımdan her yer çok dağınık. Siz etrafın dağınıklığına bakmayın. Çalışacağınız belgeler masanın yanında. Oradan alarak çeviriye başlarsınız. Diyerek masanın çekmecesinde duran ofisin yedek anahtarını verdi ve
   -Lütfen içeriye sessizce girin ve uyuyorsam beni uyandırmayın. Sabahları erken uyandırılmaktan nefret ederim. Çünkü geceleri çalışan bir insanım. Bu yıl üniversitedeki derslerim de öğleden sonraları olduğundan rahatım gerçekten. Öğleden sonraları ofisten çıkar üniversiteye derse giderim. Siz ofiste tek başınıza çalışmaya devam edersiniz ben yokken.
-Peki anlaştık.
  “Sabah 10’da çalışmaya başlamak ve akşam 5’de paydos etmek mi. Buna karşılık da yüklü ödeme almak!” Ne mükemmel bir iş fırsatıydı bu böyle. Bunu düşünen Umay başını uzatıp, belgelere baktığında masanın yanında kağıtlardan oluşan küçük bir tepe olduğunu gördü. Anlaşıldığı üzere bu araştırma çok uzun sürecekti. Profesöre tekrar teşekkür ederek ayağa kalkarken, kucağında uyuyan Pertev’i usulca kaldırarak karşıdaki koltuğun üzerine bıraktı.
-Yarın görüşmek üzere
  diyerek  kapıya yöneldi.  

  Kapıdan çıkarken antika saate baktı. Saat dörde yaklaşıyordu. Banka kapanmadan çeki bozdurmalı ve ev sahibinin kirasını yollamalıydı. Hem bugün bu iş olmasaydı akşam doğru düzgün bir yemek yiyecek parası bile yoktu neredeyse. Umay temkinli bir insandı. Kazandığı parayı işsiz kalabileceği günleri düşünerek kenara köşeye saklardı. Ama uzun süreli işsizlik artık onu tüketmişti.   Nasıl büyük bir şans olmuştu bu iş onun için. Galiba talihi dönüyordu…

Kitap projesi Dert Anası'nın noter onaylı çalışmasıdır. Bölümlerin herhangi bir yerde izinsiz yayınlanması, kopyalanması, paylaşılması gibi durumlarda hukuki süreç başlatılacaktır. 

Dertli dostum’u şu hesaplardan takip edebilirsiniz: Facebook - Twitter - Instagram

Benzer İçerikler

26 yorum

  1. ha haa umay umaaay dans et sevin sen görcen gününüüüü :) başlıyo hikaye yanii. siyakat, ebced filan bilmiyom nedir ama anlarım okurkenee :) ne güzel ya böle bişi bulsak ne güzel olur valla :) bi dee, duu, bi kontrol etsenee, sahafçı diye bişi yok yaaaa, sahaf var :) pertev de iyiymiş. uygun böyle tozlu tarihli bir romanaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deep'çim ben de biliyorum sahaf olduğunu ama alışkanlık hep öyle kullanırım. Düzeltme gereği duymadım şimdilik. Bırak dursun öyle:) Tabii kitapta düzeltilir elbette yayına giderken bu hatalar en son elimden geçecek. Düzeltmezsem de editör düzeltir :) Siyakat Osmanlıca yazı türlerinden biri. Genellikle maliye ve tapular hakkındaki belgeler o yazı türüyle yazılıyor. Ebced ise, Arapça harflerin her birinin sayı karşılığı vardır. İnsanlar bu şekilde şifreli mesajlar oluşturmuşlardır. Bir şiir yazar mesela altındaki harflerin sayı adetlerini toplayıp belli hesaplamalardan geçirirsin, bir rakama ulaşırsın. Bu rakam bir tarih olabilir. Yalnızca iki kişinin bildiği şifreli bir sayı olabilir. Bunu genellikle yaptırılan mimari eserlerin girişlerinde yazılan beyitlerde kullanmışlar. Beyitin altındaki ebced hesabı o eserin yapılış tarihi oluyor mesela. Bir gün bunu detaylı anlatırım. :) Kedinin adı Pertev evet. İlginç bir isim diye verdim. :)

      Sil
    2. Ne doğru birşey yapmış deep işte arada bunlara haddini bildirmek lazım böyle. hahah sahafçıymış ancak bu kadar biliyorsun işte ama atıp tutmaya gelince mangalda kül kalmıyor kitap yayını hesapta hale bak hale kurguyu kimbilir hangi ünlü yazardan çaldın bari doğru cümleler kurda anlaşılsın yazdığın şey sizde hata deep bunları desteklediniz zamanında iyi niyetinizle ama çok iyi olmuş ne güzel bozmuşsun düzeltme gereği duymamışmış bak sen çevirde yanmasın.

      Sil
    3. Hala buralarda takılıyor musun sen ya:) Sahafçıya taktın ama şu yazdığın yorumdaki yazım yanlışlarını uç uca eklesen boğaza dördüncü köprü olacak. :) Sana ne Deep'le benim aramdaki diyalogdan. Ama ille de Aso'yu özledim dersen, özelden yazabilirsin kendisine :)

      Sil
    4. laaannn GÜLVERENNNNNNN nabiyon lan manyak? uzun süredir yoktun gözüm yollarda kaldı hahahaha hasret kaldım leş yorum ve maillerine sen yine yazda ben prim kasayım he ne dersin anket delisi GÜLVEREN :) bu arada kod adını nasıl buldun? cuk diye oturmuş dimi? haahhaah sahafçılar kovalasın seni emi :))

      Sil
    5. Adı Lazım Değil Baş Harfi Ben31 Ağustos 2019 13:59

      Aso ne güzel cevap vermiş helal GÜLVEREN çok güzel olmuş:) Beni tanımazsınız. Blogları dolaşmam ben normalde blogçularla da işim olmaz işte tam da burada dönen sebeplerden dolayı. Zira yıllardır lağım çukuru gibi kaynar buralar bu Gülverenler yüzünden. Ama buradaki olayı söylediler geleyim de bir bakayım dedim ismime lüzum yok öğrenmenize de gerek yok. Şimdi kim bu manyak diyeceğim de o manyağın kim olduğunu aslında biliriz elbet. Bunlar bayat numaralar yıllardır bunları yapmaktan bıkmadın mı iki tane makyaj ürünü suretine sürer atomu parçalarmış gibi ciddiyetle anlatır bu hatun yıllardır kimse de onu ciddiye almaz bu nedenle bu nefret kusmalar. Bu yazıyı da okudum. Hiçbir yerinde bir sorun yok. Gayet iyi yazılmış hiç değilse emek verilmiş belli. Madem çok biliyorsun, sen de yaz bir roman görelim. Ünlü yazardan çal konuyu razıyız. :) Kaç tane blogçunun sitesine saldırdınız yetmedi mi. İnsanları rezil ettiniz, iftira attınız hacklediniz, siteleri banlattınız. Ama onlarda hata ki sizi ifşa etmediler siz de böyle kendinizi bir halt zannettiniz. Siz diyorum birden fazla kişi olduğunuzu hepimiz biliyoruz. Milletin facebook gönderilerini spamlamak için grup kurduğunuzu, her blog grubunda fake profillerle olduğunuzu bilmeyen mi var. Sen kim olduğumu biliyorsun bu hatunları rahat bırak da bana gelsene yersen tabi :) Çok iyi yapmışsın Aso ifşa et, et ki rezillikleri dökülsün ortaya.

      Sil
    6. Ben burada yapılan ilk adsız yorumda da deepin yazdığında da iyi niyet görmüyorum malesef. Kendi bloğunda her iki kelimesinden birini bilerek veya bilmeyerek yanlış yazan deep kalkıp sahafçıya nasıl bu kadar takabiliyor ve bir de şirinlik yaparmış gibilerinden şakaya vurarak falan çok itici yaa gerçekten. Arkasından da sizin gülveren hemen yapıştırıyor cevabı fırsattan istifade ve deep madem iyi niyetli gelip neden bir açıklama yapmıyor. Benim maksadım kimseyi bozmak değildi yalnızca dikkatimi çekti ondan yazdım böyle diyemez mi sanki. Sakın görmedim demesin. O her şeyi görür bloglarda bunu mu görmeyecek. Sonuçta deepin de kim olduğunu kimse bilmiyor öyle değil mi. Çakma bir profil çakma bir isim. Kadın mı erkek mi o bile belli değil. Yıllardır herkesin bloğuna gider sözde yardım bahanesiyle tek derdi kendi takipçilerini arttırmaktır. Buna karşılık cool olacağı düşüncesiyle kimseyi takibe almaz. Anlatım bozukluğu içeren bol bol yorumlar yapar bloglara ve bu sayede prim kasar. Bu gülverenin kim olduğunu da eminim biliyordur. Belki arkadaşım dediği fesat blogçulardan biri ya da birkaçıdır. Kimseye güvenmeyin hatunlar bırakın bu yorum işlerini blogger desteğini falan. Gidin yabancı ünlü blogları dolaşın. Yorum yapan yoktur ama en kaliteli işleri onlar yapar. Bizim blogçular da blogları böyle kadınlar hamamına döndürür veya altın gününe. Aklınız varsa kendinizi blog dünyasından dışarı daha çok tanıtın. Öyle yaparsanız, bir üstteki arkadaşın dediği gibi yıllardır lağım çukuru gibi kaynayan bu blogçuların pisliklerinden kendinizi kurtarırsınız. Ben de çok fazla takılmam buralarda. Ama arkadaşın dediği gibi bir olay bir kere duyuldu mu merak ediyor insan gelip bakıyor. İsmimi vermiyorum çünkü yarın öbür gün reklamlarımın banlanmasını, kusmuk kokulu adsız yorumlarla emeklerimin kirletilmesini istemiyorum. Bu blogçu taifesiden her halt beklenir. Aklınızı başınıza devşirin. İyi çıkış yaptınız koruyun bunu. Aksi halde bunun yüzde beşini bile yıllardır edinemeyen haset gülverenlerin ayakları altında ezilir, silinir gidersiniz.

      Sil
    7. Öncelikle ilk adı lazım değil baş harfi ben arkadaşımıza cvp vermek istiyorum :)) ben GÜLVEREN'cime daha ne isimler buldum da en çok GÜLVEREN'i onda sevdim ona yakıştırdım birde kız arkadaşımın köpeğine :))) Açıkçası birebir kimseyle bir tartışmamız yok sizinde dediğiniz gibi ve benimde daha ilk yorumlarından beri söylediğim şey HAZIMSIZLIK! birşey üretemeyip sağa sola salça oluyorlar haset gacılar :)) Bu GÜLVEREN ve türevlerinin kim olduklarını az buçuk tahmin ediyoruz ama elime sağlam bir kanıt almadan yinede günah almayayım modundayım aaaaaammmmmaaaaaa sağlam bi ıspatı elime geçirdiğim an her yere her gruba her paylaşımımızın altına çatır çatır ifşalayarak onlarla bu sefer ben uğraşmaya başlayacağım dua etsinler ki elime öyle birşey geçmesin :))
      En çok üzüldüğüm nokta ise bir çok arkadaşa saldırdı bu şahıslar ve bu arkadaşlar da kim olduklarını bildikleri halde korkudan tekrar saldırırlar diye tahmin ettikleri kişilerle iyi geçinmeye çalışıyorlar bu GÜLVEREN'lerin ritmine göre oynuyorlar yada direkt bizden uzaklaştılar çünkü onların bloglarına da gidip yorum yapmışlar bu GÜLVEREN'cikler :) korkmayın arkadaşlar yahu altı üstü 3-5 menopoz korkusu olan kadın bunlar ilaçlarını alınca ne şirret kalır ne GÜLVEREN'likleri :)


      Diğer adsız arkadaşa da şöyle bir cevap vermek istiyorum deep konusunda iyi niyet yada kötü niyet aramıyorum onun yorumunda amaaaa ve çok büyük bir aaammmmaaaa ekleyerek size şu konuda katılıyorum deep bu GÜLVEREN'in yorumunu gördü buna eminim çünkü bizim diğer postlarımıza yorum yazmaya gelmiş ve nedense burada direkt olarak onun yorumu altına ve onun yorumunu güya destekleyerek yazan GÜLVEREN'e hiç bir şey dememiş.... Kendi adıma konuşacak olursam deep'ten bir tepki bekledim ve hiç bir şey dememesi ve tepkisiz kalması beni ciddi anlamda üzdü... çünkü ben şunu çıkarıyorum bu durumda GÜLVEREN "Ne doğru birşey yapmış deep işte arada bunlara haddini bildirmek lazım böyle" yazdığı bu cümleye katılıyor. Gülocuma haddini bildirmiş oluyor güya...


      Her neyse ben yine de GÜLVEREN'le baya eğleniyorum :))) fazla ara vermesin ara sıra bazı bazı gelsin depresyonunu bizimle uğraşırken belki geçer de solmuş gülleri açar da sağa sola gül vereceğine eşine GÜLVEREN olur :)))

      Sil
  2. İlk bölümden itibaren okudum yazılarınızı. "Sahafçı" konusuna Deep benden önce değinmiş. Güzel bir yola çıkmışsınız, tebrik ederim. Ben de sizden aldığım cesaretle bir şeyler yapmayı düşünüyorum. Bundan sonraki bölümlerde dikkatli bir takipçiniz olacağım. Kolay gelsin:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yukarıda da dediğim gibi kelime hataları basit şeyler. Kitap yayına giderken düzelir. Kaldı ki toplumun büyük bir bölümü bunu böyle kullanıyor. Seo açısından özellikle düzeltmedim. İlk bölümden itibaren okuduysanız, daha detaylı yorumlarınızı bekliyor olacağım. Kurgu ve anlatım hakkındaki düşünceleriniz benim için önemli. Teşekkürler.

      Sil
  3. Anadolu'nun köy evlerinde hala böyle anlaşılmayan tarihe ışık tutan belgeler var. Miras bırakılan eserler, eşyalarda cabası. Bunların uzman ellerde incelenmesi şart. Umay'ın talihi döner ve acılarından kurtulur umarım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Erhan Bey. Anadolu'nun köy evlerinde dahi zaman zaman böyle belgelerle karşılaşabiliyoruz. Mutlaka incelenmeleri gerek. Kim bilir hangi tarihi gerçekleri aydınlatabilirler gereken araştırma sağlanırsa. Evet bu bölümde sanki Umay'ın şansı döndü. İlerleyen bölümlerde neler olacak göreceğiz. Teşekkürler yorumunuz için.

      Sil
  4. Evet biraz göze battı galiba. Ama dediğim gibi yayına giderken düzelir onlar sorun değil. Evet Umay iyi bir iş buldu bakalım bundan sonra ne olacak. Yok olan tarihi eserler konusuna dikkat çekmek istedim çünkü bu aslında kanayan bir yara. Sahafların büyük bir çoğunluğu bu işten anlamıyor. Eskiden işinin ehli sahaflar vardı ama şimdi çok az kaldı o değerli insanlardan. Bu şekilde çöpe atılıp giden birçok eski eser ve belge oldu. Hatta bir haberde okumuştum. Kapadokya'da galiba bir otel yapımı sırasında kazıda bazı tarihi eserler ve kağıtlar çıkmış. İşçiler çöpe atmış onları sonra fark edilmiş de devlet almış diye duymuştum. İnsanımızın biraz bilinçlenmesi gerekiyor bu konuda zira ülkemiz medeniyetlerin beşiği olmuş yüzyıllardır. Bu tarihi eserlerden oldukça fazla var topraklarımızda. Değerini bilmek gerek. Teşekkürler yorumunun için canım. Beğenmene sevindim.

    YanıtlaSil
  5. Siyakat yazılarını hiç duymamıştım;sayenizde çok harika bilgiler öğreniyoruz Gülhan Hanım çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Osmanlıca yazıların birçok türü vardır Fatih Bey. Her biri farklı alanlarda kullanılmıştır. Siyakat yazıları da dediğim gibi maliye ve tapu kayıtlarının tutulmasında kullanılmış. Ben de sizin blogdan güzel şeyler öğreniyorum. Hep birlikte dostluk içinde blogları idare etmek ve güzel paylaşımlarda bulunmak oldukça fayda sağlıyor hepimiz için. Ben de yorumunuz için teşekkür ederim size.

      Sil
  6. Ben de Prof. Hikmet Bey gibi geceleri çalışmayı seviyorum. Geceler sessiz ve dingin. Beyin yorgun ama hisler coşkulu olur. Umay' gelince artık sırtı yere gelmez, şimdiye kadarki birikiminin karşılığını alma zamanı. Merak ettiğim ise belgelerin şifreleri...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geceleri ben de severim. Bir şeyler yazmak istediğimde gece sessiz sakin olur. Ve daha iyi işler çıkarabilirim ortaya. Belgelerin şifreleri kitabın asıl konusu. İlginize teşekkür ederim. :)

      Sil
  7. Dert anası gülhan, mimlendiniz :)

    YanıtlaSil
  8. bu umayın hikayesi tamamlandığında kitap halinde elimizde bulunsa da okusak

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu son zamanlarda benim de en çok istediğim şey bu zaten. Yakında kitap olarak çıkartacağım bu çalışmamı. Çok teşekkürler güzel dilekleriniz için.

      Sil
  9. Hikaye gayet güzel ilerliyor ama bende bazen eski yazılara karşı baya meraklı olmuyor değilim umayı az kıskandım gibi ellerinize ve senaryonuza sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eski yazıların gizemi bir başkadır. Ben de çok severim. İleride yazılardan bir sır çıkacak kii sormayın :) Beğenmenize sevindim teşekkürler.

      Sil
  10. Söylemeden geçemeyeceğim kuzum sahafçı 🙈 inanamıyorum insanlara gerçekten kendilerini görmezler senin benim gibi insanların küçük bir yazım yanlışını dünyalara duyurulan üste çıkacam diye yırtınırlar.
    Geliyorlar bana da hala inatla yorumlarıyla ki her gün girip çıktıklarını da biliyorum amma Ve lakın umurumda mu cıkkssss değil.
    Neyse yorumları okumaktan yazına yapacağım yorumu unuttum vallahi 😂😂
    Seviliyorsunuz kızlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumlar bu ara böyle eğlenceli oluyor Seyhancım yav valla bazen diyorum ki paylaşım yapmak yerine atış serbest yazıp, bırakasım geliyor. Millet atsın tutsun altında. 😂 Nasılsa prim kasıyormuşuz ya bari laf boşa gitmesin. 😂 Hala geliyor Gülveren sana demek. 😂 Yok anlamadığım şey, bize gel tamam anladık husumetin var da milletin bloglarından ne istiyorsun Aso'nun deyişiyle leş yorumlarını diğer blogçular çekmek zorunda mı. Neyse canım benim it ürür kervan yürür bırak konuşsun. O da öyle takılıyor işte başka meziyeti yok zahir 😂 Biz de seni seviyoruz tabiisi. Özletme kendini fazla. 😂

      Sil
  11. Ay bir süredir blog okumuyordum pek, bir dolaşayım dedim size geldim okumaya ama yorumları görünce ne olduğumu şaşırdım valla ya. blog dünyasını blogculuğu baya yanlış anlayan insanlar var. böyle düşünmeden konuşan herkese verilecek bir cevap bulunur da uğraşmaya gerek yok valla. yani bir insan blogu beğenmiyorsa niye buralarda vakit harcıyor anlamıyorum.

    Normalde böyle yorumları kafama takıp da bir şey demem ama bu sefer tutamadım kendimi. böyle saldırgan yorumlara cevap vermek onların seviyesine inmek gibi geliyor bana. üstelik blog böyle bir şey değil burada güzel paylaşımlar yapıp kendi dünyamızdaki sorunları iki üç dakikalığına bir kenara bırakıyoruz rahatlıyoruz. burada da tartışacaksak ne gereği var ki o zaman. benim bloguma da geliyordu bir ara böyle adsız yorumlar ben ciddiye almadım yayınlamadım bile ve devam etmedi cevap alamayınca yok oldu. kafaya takmaya gerek yok hiçbirini.

    böyle insanları görmezden gelmek lazım. istedikleri şey kavga çünkü. blog dünyası şirin bir mahalle gibi aslında hepimiz de komşuyuz bu tarz insanlar da mahalleye sızan uzaylı gibi bir şeyler. hem sinir bozucu hem komik hem de acınası. toplumumuzun en kötü yanı eleştiri yapmayı bilmiyor oluşumuz. hep olumsuzuz. kötü eleştiririz. başkasının açığını bulmaya kötülemeye meraklı bir toplumuz. halbuki olumlu yorum yapsak birbirimizi desteklesek kötü bir şey görünce kırmadan üzmeden güzelce söylesek böyle şeyler hiç yaşanmaz. herkes blog okusun, herkes yazsın, aktif olanlar da desteklensin, ya iyi komşu olalım hepimiz. hepimizin karmaşık hayatları var en azından blog dünyasında huzurlu sakin olalım birbirimize moral verelim.

    Dert anası aso ve gülhan adsız yorumları ciddiye almamalısınız. elbette bu sizin blogunuz sizin bileceğiniz bir şey ben karışamam ama böyle yorumlar blogunuza zarar vermek amaçlı yapılıyor ve güzelim blogunuza yazık oluyor bunlara fırsat vermemek lazım. blogunuza gizli yorumla dertli insanlar yazıyordur o yüzden adsız yorumları kapatmıyorsunuzdur belki ama doğru eleştiri ile kanlı eleştriyi ayırmalısınız. doğru eleştri yayımlanmayı hak eder ama bu tarz saldırgan yorumlar onlara fırsat vermemek adına yayımlanmasa daha iyi değil mi sizce de? çünkü bu insanlar laftan anlamaz konuştukça devam ederler. bu tarz yorumlar yüzünden okuduğumuz yazıya odaklanamıyoruz geriliyoruz. Ben gerçek hayatta tartışmalarda kilitlenip kalan ve nefes alamayan şok geçiren biriyim bu tarz yorumları görünce de gerçekten geriliyorum ne bileyim insanlar gün geçtikçe daha da acayip hale geliyor sanırım. dediğim gibi bu sadece öneri yayınlamak yayınlamamak sizin kararınız. ben sizin için söylüyorum bu tarz yorumlar size zarar vermek amaçlı yapılıyor çünkü.

    blog gerçekten böyle tartışmaların ve gerginliklerin olmaması gereken bir yer. güzel güzel yazıyı okurken böyle saçma saçma yorumlarla karşılaşmak can sıkıcı, gerek yok bunlara. bu şekilde güzelim bloglarımız kirleniyor bu insanlar yüzünden amaçları da o zaten. blog keyif yeri ya. camın önünde kahve içip kitap okurken müzik dinlemek gibi blog okumak yazmak. sonra böyle insanlar geliyor cama taş atıyor bi anda atmosferi kirletiyor. fırsat vermeyelim böyle şeylere. valla romanın güzelliğini unuttum gerilmekten.

    YanıtlaSil

Popüler Yazılar

Bizi Facebook'ta Takip Edin

Subscribe